Alev Ayyildiz3

[11 Nisan 2011 Pazartesi]
İLK DEMOKRATİK SEÇİM NE ZAMAN OLMUŞTU?
Malumunuz seçimler yaklaştı. Özellikle aday adaylarının heyecanı hat safhada. Şurada listeye kimin gireceğinin öğrenilmesine saatler kaldı. Önce aday adaylarındaki listeye girme telaşı, ardından adayların listeden sıyrılıp mazbata alma hayalleri derken seçime kadar görüşler farklı olsa da amaçlar ve heyecanlar ortak. Tabii birde bu ortaklığa yapılan demeçleri ve verilen açıklamaları eklemek lazım. “Halkımızın teveccühüne talibim, mecliste şehrimi en iyi derecede temsil edeceğim, halka yakın duracağım, Ankara’da bir eviniz olacak…” BDP’nin ırkçı ve bölücü söylemlerini bir yana bırakırsak siyasi görüşü fark etmeksizin hemen hemen her adayın aynı kelimeler dökülüyor dudaklarından.
Bu durum, listelerin açıklanmasıyla birlikte yerini kimileri için sevinç, kimileri için burukluğa bırakacak olsa da adaylık yarışının değerlendirilmesi, sürpriz isimlerin listeye girmesi ve seçilenlerin sunumuyla birlikte siyaset arenasında aday isimleri uzun bir dönem daha adından söz ettireceğe benziyor. Ayrıca listeler açıklandıktan sonra gündem daha da renklenecek çünkü eleme işlemi bittiği için partiler arası rekabet liderler bazında tartışmalarla başlayacak.
Ben en çok bu kısmı bekliyorum. Özellikle Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilginç çıkışları ve mantıksız açıklamaları trajik komik olsa da eğlendirebiliyor. Başta çok sinir bozucu gibi görünse de onun boş sözlerine karşın verilen cevaplar ve kendisinin finalde söylediklerini reddedişi, siyasi tablodaki ağlanacak halimize güldürüyor bizi.
Ana muhalefet liderinin sözleri kadar malum koalisyon planları da tekrar harekete geçecek. Şimdi herkes tek başına iktidar olacağız diyerek meydanlarda bangır bangır bağırsa da CHP- MHP koalisyonu kurulmak istendiği biliniyor. Durum be denli netken kimileri koalisyon kelimesinde bile alınganlık yapıp başlıyor sövmeye…
Geçmiş dönemde CHP’nin küçük versiyonu DSP’yle koalisyon kuran MHP’nin kendilerine geçmişi hatırlatanları dahi ihanetle suçlaması alınganlıktan öte kabalığa giriyor. Ayrıca unutulmamalı ki bir partiye gönül vermek, gerçeklere yönelik idraki engelliyecek, mantık dışı söylemelere yol açacaksa bu hem kişiye hem de ülkesine zarar verir. Diğer bir koalisyon söylentisi ise CHP- DTP arasında kurulacağı iddiaları. Malumunuz üzere CHP Doğu ve Güneydoğu’dan oy alamamasını BDP’nin yardımlarıyla aşmayı düşünüyor. Fakat BDP’nin eski söylemlerinin yetersiz kaldığı bu ortamda inanç konusunda oldukça hassas olan Doğu ve güneydoğudan oy alabilmesi zayıf bir ihtimal.
İktidar partisinin de işi zor bu seçimde. Neden derseniz tekrar birinci parti çıkması muhtemel olan AK Parti’nin milletvekilliği seçimlerine doğru adaylarla gitmek zorunda. Yerel seçimlerdeki, düşüşün nedenlerini ne kadar iyi analiz ettiği AK Parti’nin genel seçimdeki aday isimlerini açıklamasıyla ortaya çıkacak.
Bu teoriler zaman ilerledikçe ve seçim yaklaştıkça daha da farklılaşabilir ya da daha da netleşebilir. Bütün bunlar bir tarafa, genel seçimler yüzünden tekrar içe kapalı bir kutu haline gelen ülkemizde, seçim sürecinin kaybettirdikleri üzerinde durmak istiyorum ben. Siyasi gündemden fark edilmedi sanırım ama terör örgütü Karadeniz’e dahi uzanan eylemlerini başlattı, Kıbrıs kaynıyor, Filistin’de bombalar artan bir şekilde yağmaya devam ediyor ve daha birçok gelişme var. En önemlisi Kutlu Doğum haftası içerisindeyiz. Ama üzücüdür ki bu can alıcı konular bile seçim hengamesinde ya dile getirilmiyor yada direkt oy malzemesi olarak kullanılıyor.
Seçimle yatıp, aday listeleriyle uyandığımız bu dönemde bilinen fakat tam idrak edilemeyen bir soruyu yöneltmek istiyorum sizlere. İlk demokratik seçim ne zaman olmuştu? Cevap malumunuzdur ki Peygamber efendimizin hemen vefatından sonra, Hz. Ebubekir’in halife tayin edilmesinde…
Bakmayın şimdilerde kimilerinin Roma döneminde konsüller vardı deyip kıvırmaya çalışmasına. Konsül kime bağlıydı İmparator’a. Uyguladığı sıra dışı öldürme teknikleriyle bugün bile adlarından söz ettiren Romalı hükümdarların konsül üzerindeki etkisini değerlendirmeye bile gerek yok.
Seçim bahanesiyle bu örneği hatırlatmamın ve soruyu yöneltmemin sebebi ise bu aralar geçmiş dönemde olduğu gibi özellikle medyanın güdümüyle cemaatler üzerine yapılan haksız eleştiriler. Şimdi demokrasi ve özgürlük deyip darbeyi savunan zihniyet, binlerce yıl öncesi en sevilenin kaybının şokuna rağmen nasıl bir demokratik seçim uygulandığını iyi irdelesinler.
Demokrasinin ve özgürlük sınırlarının tam olarak algılanamadığı ülkemizde siyasilerin vaktiyle yaptığı hatalar, günümüzde tüm politikacılara kesilse de temennim önyargılardan arınmış ve çıkar telaşlarının güdülmediği bir siyaset anlayışının oluşması. Olur mu dersiniz bilmem ama yapılmak istense en açık örnek karşımızda duruyor.
Selam ve dua ile…
![]() |
