//-->
Başyaylam
NOT: Bu site www.basyaylahaber.com'a taşındı.

basyaylam | Başyayla

Seyma Binici3


Şeyma BİNİCİ

[11 Temmuz 2011 Pazartesi]
İNADINA

    Varlıkla yokluk arasında bir yerlerdeyim. Bir yanım karanlıklara gömülü bir yanım çıkmak için mücadele veriyor. Ruhumu saran hüzün sarmaşığı beni kördüğüm halinde boğdukça boğuyor. Bulunduğum çıkmaz beni Araf ‘a doğru sürüklüyor. Burada kalmak öyle zor ki…

    Düşüncenin hem Everest’indeyim hem de en dip çukurunda. Hem her şey varken aklımda nasıl olurda hiçbir şey olmaz. Bütün kapılar ardına kadar kapalı sanki. Dost dediklerim yavaş yavaş uzaklaşmakta. Kimse kimseyi anlamıyor, kimsenin acısı da kimseye uymuyor ve hiç kimsenin bilmediği bir acıyla, kimsenin görmediği bir hızla çarpıyorum duvarlara. Canım yanıyor. Aldırmıyorum...

    Yüreğimden dökülen her katre, dua olup süzülüyor gökyüzüne. Gözyaşlarım secdelerde kuruyor. Feryadımı anlayan bir ‘O’ var biliyorum. O’na sığınıyorum ve ondan gelecek cevabı bekliyorum ısrarla. Herkesten uzakta her şeyden sıyrılarak kıbleme dönüyorum. Tüm yalanını elimin tersiyle iterek dünyanın, boşlukta sanki huzura kavuşuyorum.

    Ne kadar şahlanırsa şahlansın acılarım, bir gün inceldiği yerden kopacak inanıyorum. Şairin de söz verdiği gibi: “Acılardan bir gün mutluluk doğuracağım ve şimdi gözlerimi kapatıp bırakıyorum kendimi kimsesiz kalan gecenin seslenişine”. Hüzün değil bu yalnızlıkta aradığım, bulmak istediğim şey sadece birazcık huzur. Aslında biliyorum nerde olduğunu, imkansız da değil. Ah, sadece bir kaçmayı becerebilsem kendimden. Çorap söküğü gibi gelecek yakalamak için kovaladığım hayaller.

    Mutlulukla sarmaktı niyetimiz aslında yaraları, etrafta tek bir cam kırığı bırakmadan. Olmadı... Cam kırıkları yakamızı bırakmadı, canımızı yaktı da yaktı, en derin yerinden kanattı da kanattı... Kısa bir süreçte gençliğimizin tamamını hırpaladı, can kırıkları mutluluğu ellerimizin arasından kaydırdı…

    Bir iç çekişmeyi yazmak istedim bu sefer. Paylaşmak istedim duygularımı. Hani paylaştıkça azalır ya hüzünler. Taşıyamadığımdan değil, sevmediğimden artık susmayı, inadına konuşmayı seçtim ben.

    Karamsarlık içimde bir yerlere taht kurmuş bu günlerde. Kovsam da fayda etmiyor. Ne tarafa bakarsam bakayım yokluk kendini hissettiriyor. Sokaklar ıssız, insanlar yabancı, sahteliği var her şeyin, gerçeklik kendine bir türlü alıştırmıyor. Isınamıyorum bu hayatın adil olmayan düzenine.

    Artık uzaklaşma vakti geldi bu acılar şehrinden. Gideceğim yerin hayalleri olmalı zihnimde. Uzaklara gitmeliyim. Bu acılardan sıyrılacak bir yerlere… Denizi görmeliyim mesela artık. Huzur veren o eşsiz mekanda oturmalıyım, Boğaz manzarası karşısında... Ve yudumlarken orta şekerli kahvemi inceden bir Türk Sanat Müziği değmeli ruhuma... Gözlerimi kapatıp dinlemeliyim İstanbul’u ve rüzgar esmeli hafiften…

    Varlıkla yokluk arasında bir yerlerde firardayım şimdi. Niyetim kendimi kaybedip yeniden bulmak istemek. Sil baştan başlamak, yakalamak güzel her ne varsa yaşama dair… Aklımda tek bir soru işareti bırakmadan ve hala inadına konuşarak... Kaçmadan gerçeklerden yüzleşmek, ne pahasına olursa olsun. Ve yine cesurca yaşamak bu hayatı…

    İşte böyle… Anlatmak istediğim bu aslında... Bazen hissedersin ya da hissetmek istersin umudunu yitirmemek adına, uzaklarda bir yerlerde hala güzel şeyler olabileceğine dair... Ve uzaklaşmak istersin inadına bulunduğun cehennemden. Gitmek istersin arkana bakmadan. Arınarak hayatın yalancı yüzlerinden ve bir daha aldanmadan ilerlemek... Aldırmadan kimseye... İnadına sonsuzluğa yürümek, inadına bakıp bakıp gülümsemek...




Bookmark and Share
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol