//-->
Başyaylam
NOT: Bu site www.basyaylahaber.com'a taşındı.

basyaylam | Başyayla

Mert Aslan24


Mert ASLAN

[19 Ağustos 2011 Cuma]
KÜRTLER DİKTATÖRLÜK MÜ İSTİYOR?
    Kürtlerin de Arap halklarının ayaklanmasına benzer şekilde bağımsızlık yolunda bir kitlesel kalkışmaya hazırlandığını düşünenlere hatırlatmak gerekir ki, Ortadoğu ülkelerinde halklar kronik diktatörlüklere karşı demokrasi mücadelesi vermektedir. Oysa tersine Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlet olarak bütün azınlıklara gerekli her türlü hakkı vermiş olduğu halde bugüne dek on binlerce polisini, askerini, masum vatandaşını katletmekle kalmayıp şimdi de silahlı bir isyan marifetiyle ülkeyi parçalamaya kalkışan eli kanlı bir terör örgütüne karşı meşru müdafaa hakkını mahfuz tutmaktadır. Diğer bir deyişle, bizdeki terör örgütü zalim bir diktatöre veya tirana değil, etinden, sütünden, kılından, tüyünden özgürce ve doya doya yararlanılan “demokratik bir sosyal hukuk devleti”ne baş kaldırmaktadır.

    Bir dava uğrunda ölenlerin çoğu, kitleleri kandırmak için iyi bir yalanlar paketi hazırlayıp güzelce ambalajlamış ihtiraslı bir adamın hayalleri uğrunda ölmüştür. Abdullah Öcalan onlardan biridir ve başına geçeceği bir devletin demokratik bir düzen olmayacağı, Saddam veya Esat tarzı bir tek adam rejimi, yani bir diktatörlük olacağı çok açıktır. Nitekim demokratik kurallar içinde kurulmak zorunda kalmış olan BDP’nin gerçekte siyasal bir parti olmadığı, hapisteki liderlerinin elinde bir maşa olduğu, durmadan insan öldüren ve silah zoruyla oy toplayan bir çetenin yasal ayağı olduğu kanısı kamuoyunda yaygın şekilde kabul görmektedir. Bu demek oluyor ki, Arap ve İslam ülkelerinin halkları demokrasi için ayaklanırken Kürtler içinde yaşadıkları demokrasiden bıkmış usanmış diktatörlük talebiyle ayaklanmaktadır. Bugün Kürdistan uğrunda savaşanların isteği gerçekleşmiş olsa, belki de aynı insanları beş on sene sonra uğrunda ölümlere atılarak getirdikleri kendi diktatörlerine yeterince sadık olmadıkları gerekçesiyle öldürülürken ya da Suriyeliler gibi öldürülmemek için Türkiye’ye kaçarken göreceğiz.

    Tek adamın kontrolünde bir istibdat devleti kurmak isteyen bu çete ülkenin batısında her gün birkaç tabut gezdirmekten korkunç bir gurur durmaktadır. Görünüşe bakılırsa, yakında Arap halklarının diktalara isyanına ilham verip destek olan demokratik Türkiye’de aynı türden bir ayaklanma deneyi yapacaklar; ama ellerine yüzlerine bulaştıracaklar. Onlara cehennemden haber var…

    Bazen bir çocuk olmadık yaramazlıklar eder, kontrolsüzce koşar, hoplar, zıplar, tepinir, ona buna sataşır, vurur. Yanı başında sessizce gazetesini okumakta olan sabırlı babası ise, aynı zamanda göz ucuyla çocuğun yaptığı o taşkınlıkları izlemektedir. Nitekim çocuğun sorumsuz ve pervasız davranışları herkesi bezdiren çekilmez bir noktaya geldiği anda, aniden ensesine yediği ağır bir tokatla kendini yerde bulur. Şu anda terör örgütü yanlısı eylemci grupların beklediği son, bundan başka bir şey değildir. Yakında yiyecekleri darbeyle yerle bir olacaklardır. Altı yüz yıllık bir devlet yönetimi geleneği ve birikimine sahip olan Türkiye, bu tür konularda fazlasıyla becerikli ve antrenmanlıdır; ancak yapması gereken bir şey var: Dünya kamuoyunu böylesi bir müdahaleye (aynı şekilde Suriye’ye müdahaleye… Çünkü olup bitenlere “iç meselemiz” dedikten sonra oraya Amerika ya da NATO müdahale ederse zor ve komik duruma düşeriz) hazırlayacak miktarda propaganda çalışması yapmak zorundadır. Çünkü bunu yapması için, yeterli nicelik ve nitelikte gerekçe birikmiş durumdadır. Örneğin 13 tane askeri öldüreceksin ve bu adiyattan sayılarak üç gün sonra unutulacak öyle mi? Ben bunların kaydının tutulduğu ve bir gün cezasının topluca kesileceği kanısındayım. Terörün dayanılmaz hale gelmiş olması demokratik açılımları nedeniyle belli çevrelerce sürekli kendisine fatura edilen hükümet için, akan kanı durdurmak ortada bırakıp gidemeyeceği kadar zorunlu bir ödev haline dönüşmektedir. Eğer Sayın Başbakan bu sorunu çözmeden giderse, şirretlikte eşi benzeri olmayan bazı kesimlerin eline kıyamete kadar tepe tepe kullanabilecekleri büyük bir kara propaganda malzemesi vermiş olacaktır.

    Avrupa veya Amerika’da ülke içinde bir terör örgütü on üç askeri topluca katletmiş olsa, sadece polis ve yargı değil, bütün kamuoyu da ayağa kalkar, koca gök kubbeyi başlarına indirirler! Bizim kanımız bu kadar ucuz mudur?

    Mevcut pozisyonu itibariyle, Türkiye’nin İslam dünyasına demokratik bir nizam verme sürecinde gerekirse oradaki yıllanmış diktatörleri birer birer by-pass etme konusunda kabadayı davranma lüksüne de, dünya kadar polis ve asker öldürdükten sonra binlercesini daha öldürerek ülkenin bir bölümünü koparıp orada bir aşiret veya kabile devleti kurmayı (ki teröristbaşı gibi Saddam’dan hiçbir farkı olmayan bir adamdan serbest seçimlere dayalı demokratik parlamenter bir devlet kurmayacağı besbellidir.) hedefleyen bir iç ayaklanmayı ölümcül darbelerle bastırma lüksüne de sahip olmadığını hiç kimse söyleyemez.




Bookmark and Share
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol