//-->
Başyaylam
NOT: Bu site www.basyaylahaber.com'a taşındı.

basyaylam | Başyayla

Firdevs Asar5


Firdevs ASAR

[30 Mayıs 2011 Pazartesi]
İLAHİ TESLİMİYETTE FETİH
     Öyle duygular içinde med-cezir yaşamakta ki ruhum şu an; üzerine sayısız eserler yazılmış bir fethin adını daha anarken bile titriyor elim; yüreğim,ve kalemim...Öyle bir gün ki, asırlar önce: “İstanbul, elbette fetih olunacaktır. Onu fethedecek komutan ne şanlı komutan, fethedecek ordu ne şanlı ordudur.” diyen Hz. Peygamber'in sözleriyle şereflenen kahraman bir komutanın, ötelere muştuladığı muhteşem bir Fetih günü.

     Ve Öyle bir komutan ki ; Daha İstanbul’u fiilen fethetmeden , manen fethetmiştir...

     Asırlar önce Hz. Peygamber, Mekkeli müşrikler Medine’yi kuşatmaya hazırlandığı sırada Ashab-ı Kiramı toplayıp alınacak tedbirleri onlarla istişare etti ve Sahabelerin çoğunluğu Medine dışında bir yerde müşriklerle savaşılması yönünde fikir beyan etti. Selmani Farisi adındaki sahabi Efendimize, “Ya Resullullah biz İran’da düşmanlarımıza karşı şehirlerimizin etrafına hendekler kazarak şehrimizi savunurduk. Medine’yi de bu şekilde savunabiliriz” şeklinde fikrini söyledi. Bunun üzerine Medine etrafında hendek kazılması kararlaştırıldı. İşte bu hendek kazma sırasında büyükçe bir kaya parçasına rastlayan Ashab-ı Kiram efendilerimiz durumu Peygamberimize (sav) bildirdi. Bunun üzerine devrin alet ve edavatlarıyla kayayı parçalayan Peygamberimiz (asm) kayadan ilk parça koptuğu zaman “Bana Şam’ın anahtarı verildi.” İkinci parça kopunca “Bana Kudüs’ün anahtarı verildi” Üçünçü parça kopunca da, “Bana Konstantinopolis’in anahtarı verildi” buyurmuşlardı. Sahabelerin hayreti üzerine, “Konstantinopolis elbet bir gün fetholunacaktır. Onu fetheden komutan ne güzel komutan onu fetheden asker ne güzel askerdir.” buyurmuştur.

     Fatih'in, İstanbul’dan önce; gönüllerin fethine tarih şahit olmuştur şüphesiz... Kendisini ötelerden müjdeleyen Resul-i Ekrem’in güzel ahlakından incilerle taçlanan bir komutanın her hareketinde, elbet O'ndan izler belirecek. Fetih gayesine, tam bir İslam bilinci ve metodu dahilinde ulaşmak istiyordu. Bu sebeptendir ki, Fatih’in her hareketinde ve tarzında, İslam ruhunun engin yansımalarını görüyoruz.

     "Fatih, 28-29 Mayıs gecesi, ateşler yaktırdı. Ordu hep birden “Tekbir” getirdi. Kara ve denizden saçılan ışıklar, bütün İstanbul’u aydınlatıyordu. Fatih, elbette, Mekke fethini biliyordu. Bu hareketiyle düşmana dehşet ve korku saçarak kuva-yı maneviyelerini kırmak, böylece daha fazla kan dökülmesine meydan vermeden teslim olmalarını sağlamak istiyordu. Çünkü bu örneği, müjdesine mazhar olduğu Peygamberinden almıştı. Biliyordu ki, Mekke’nin kuşatılmasında bu yola başvuran Hz. Muhammed, Kureyş’e korku salıp, kansız bir şekilde fethi gerçekleştirmişti. "

     İslamiyette bir memleketi fethedince veya yeniden aldıklarında önce bir cami ve yanına bir mektep yapmak olmazsa olmazlarındandı. Fetih alameti olarak da -varsa- en büyük kiliseyi camiye çevirirlerdi. Ayasofya’yı da, fetih sembolü olarak camiye çevirmiştir.

     Fatih de ,padişahların çoğu gibi Mevleviliğe tabi olmuştur. Bu bağlılık, O’nun Akşemsettin ve Molla Gürani'ye teslimiyetini sağlamış; onların doğruyu göstermeleri ve uyarılarıyla Sırat-ı Müstakim’de yol alabilmiştir.

     ”Biz Sultan Murad Han oğlu Mehmed Han olarak Peygamber müjdesi peşindeyiz.” naraları yankılanırken; “Ya İstanbul beni alır, ya ben İstanbul’u” diyerek karanlığı bir bıçak misali kesmiş, aydınlığa sızmıştır İstanbul'u...

     Velhasıl-ı kelam Fatih, Osmanlı hükümdarlarının içinde; devlet ve siyasette, ilimde ve kumandanlıkta önde gidenlerden biridir.

     O kutlu Fetih, hafızalardan asla silinmeyecek bir iz bırakmıştır geleceğe...

     Ve tarih, onu büyük bir gururla bağrında taşıyacaktır.




Bookmark and Share
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol