//-->
Başyaylam
NOT: Bu site www.basyaylahaber.com'a taşındı.

basyaylam | Başyayla

Eda Bildek13


Eda BİLDEK

[21 Haziran 2011 Salı]
HAYATI TEHİR ETMEYİN
     Bu gün bir hikâye yazmaya kalkışmıyorum… Bir şiir ile kapalı bir kapıyı aralamaya da niyet edinmiyorum… İçimde fersah fersah tutuşan bir acının, haksızlığın bir daha yaşanmaması duasıyla kaleme hadi anlat diyorum! Hadi ne olur anlat! Anlat ki; anlasınlar… Anlat ki aydınlansınlar! Sen haykır ki bir daha aynı acı ile yürekler kanamasınlar!

     Yorgun bakıyor kalem gözlerime, asıl olan yüreğin diyor! Ben insanoğlunun kalbi için yaratıldım, sen konuşmazsan; diğer kalpler dile gelmezse; ben haykıramam diyor! Öyleyse diyorum; dinle yüreğimi; tut harflerin ellerinden ve ne olur, kalbimin gizli kuytularından söküp al gözyaşlarımın içerisinde gizli duran yaramı; al ve anlat! Anlat ki; bir daha aynı acı ile yolda kalmasın genç hedefler, kanamasın kalpler, yok olmasın hayaller ve sefilleşmesin ömürler!

     Kalemde aşka geliyor. Yüreğimin peşine takılıp aynı yolun derin ve yaslı seyyahı oluveriyoruz birden! Ne tuhaf yaşarken bu kadar yandığını bilmediğim kalbimin üzerinden yeniden geçerken ve dokunurken yara almış genç ve hedefkar kalplerimizin o günlerine yeniden daha büyük yangınları içerimde hissederek yaşıyorum! Ve daha da ağırı bizim gibilerin çok fazla olduğunu bilmek! Her birimizin yok yere bedeller ödediğini hissetmek ve her birimizin bedellerinin bir birinden daha ağır olduğunu bilerek izlemek! İşte bu çok ağır! Çünkü taraf olunan konu kimsenin canına bir eylem değilken ve hiç kimsenin açlığına yol değilken bedel ödenmiş, itilmiş, hırpalanmış ve kalplerine zincirler takılmış bir topluluğuz biz!

     Bizden öncekiler bizden daha az acımamışlar, bizim dönemimiz onlardan daha fazla anlaşılmamış ve daha da acısı bu günküler bizlere göre bir nebze fazla nefes alıyor da olsa tamamen aydınlanmamış! Demokrasi ve çağdaşlık adı altında bir cinayet bu! Bir toplu katliam! Üstelik kendi içimizden, kendi bayrağımız altında, bizim insanımızın içine sürüklendiği, sürüklensinler diye her türlü fikir yobazlığına, karmaşasına gidilmekten çekinilmediği, dünün ayıbı; bu günün artık son bulsun feryadı!

     Dün dündür; diyemiyorum maalesef! Çünkü dünü dünde bırakamayarak; bu güne alet etmeye çalışan aynı acıyı, bu güne damgalamaya niyetli olan bedeni büyümüş, kalbi küçük kalmış; zihniyeti bulanık insanlar var hayatlarımızda! Varlar ve gözlerini aydınlık Türkiye’nin oluşmaması için insanların giyim, kıyafet, tarz gibi kişisel seçimlerine odaklıyorlar! Eleştirmekle kalmıyorlar! Kalsalar kâfi oysa onlar bunları kendi doğruları olarak kabul etmekten öte dogmatik bir emirle hayatlarımıza kanun diye sokuyorlar!

     Ve bizler vergi verdiğimiz, evlatlarımızı, eşlerimizi, babalarımızı asker ettiğimiz, diline, bayrağına duacı olduğumuz toprağımızda ikinci insan muamelesi görerek incitiliyoruz! Vize alır gibi kendi sınırlarımızda eğitim alabilmek için katsayı gişesini geçmek zorunda bırakılıyoruz! Yetmiyor… Sınav kapılarında, kamu dairelerinde, eğitim için gittiğimiz üniversite kapılarında kırmızı kart görüyoruz!

     Tüm bunları yaparken feryat edenler suçlu ilan ediliyor! Demokrasi düşmanı olarak sicilleniyoruz! Kim tarafından ve ya kimler tarafından asıl demokrasi adı altında fikir ve yaşam özgürlüğüne darbede bulunanlar tarafından! İranlaşmak gibi bir polemik ile kendilerini haklı çıkarmaya çalışıyorlar! İmam hatipli ve başörtülü biri olarak; İran yasalarını ve yaşam tarzını ülkemizde görmeyi arzulamadığım için orda açık bayanlara yapılan muameleyi burada kapalılar görmesin diye haykırıyoruz!

     Daha da ileri giderek bizler imam hatip liselerinde okuyoruz diye, başörtüsü ve ya türban ya da adına her ne diyorlarsa tercih ettiğimiz için M.Kemal Atatürk’ün ilkelerini arzulamadığımızın yargısına muhatap bırakılıyoruz! Bu onların yalanı, bizim yazgımız haline dönüşüyor…

     21. yy da bu tarz engellerin Hak ve adalet doğrultusunda kurulmuş olan bir Türkiye devletinin kurucusu olan M.K. Atatürk; bu gün bu ülkede bizlerin gördüğü bu engeli ve haksızlığı alkışlamayacak kadar öngörülü bir lider olduğunu hiç kuşkusuz biliyorum!

     O günün şartları ile kurulan bir devlette yenileşme hareketlerinin olması gerektiği gibi yapılmasını, bu günün karanlık ve cehalet deryaları içerisinde gezen beyinlerin din ve devlet işinin ayrılmasını; eğitim ve mesleki hayatlara yönelik bir engel olması şekline dönüştürmesi çok vahim! Ama daha da acısı bunu M.K. ATATÜRK’E bağlayarak desteklemeye çalışmaları!

     İşte bu yüzden düne doğru uzanıp, bu günün telafisi ve yarının aydınlığı adına dualarda birleşelim istiyorum! Biliyorum ki ancak kalbi selim, niyeti halis ve amacı aydınlıklar, güzellikler, devletin ve milletin istikbalini, huzurunu, ferahlığını düşünerek yola çıkabilecek, hiçbir şey yapamıyorsa da Hakka samimiyetle el açabilecek insanlarımızla bu engeli yok edebiliriz! Bu katliama son verebiliriz…

     Ben hayalleri başörtüsüne ve kendi devletinin bir kurumu olan bir liseye kurban edilmiş, bu acıyla sınanmış kişilerle kader birliği yaşamış, bu devletin her hangi bir vatandaşıyım! Yazıyorum çünkü sadece yaşamadım, yaşayanların gözyaşlarına tanıklık etmiş biriyim… Bırakın hayatlarımız nefes alsın, ülkemiz birlik ve beraberlik duygusu içerisinde inançlarını dilediği şekilde yaşasınlar ve sırf bu yüzden eğitimleri, yaşam tarzları, hayatları aksamasın!

     İçimde yarım kalmış hayaller var! Elerlimde kırık dökük ve yalnızlar!

     Kimsenin hayatlarından çalmaya niyetli değiller ve asla kirli değiller! Ne olur hayatlarımızı tehir etmeyin!




Bookmark and Share
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol