//-->
Başyaylam
NOT: Bu site www.basyaylahaber.com'a taşındı.

basyaylam | Başyayla

Eda Bildek12


Eda BİLDEK

[14 Haziran 2011 Salı]
BANA BİR TUTAM DA OLSA VEFA VERİN!
Ben ezberlenmiş tüm sözcüklerin ötesinde
Ateş ile su arasında bir yerde kalmış bir ismin sahibiyim bu gün!
Ne kendime uğruyor yüreğim ne bir başkasında ferahlıyor!
Hani dokunsalar tutuşacak sanki her yanım;
Bıraksalar boğulacak tüm yanım!
Bir tahammülsüzlük saatinde ve ısrarla hep aynı hikâyeye yazılıyor bahtım
Sizinde hiç buhur tütsüleri düşlerken,
Yüreğinize vefasızlık kokusu bırakan bakışlarınız oldu mu?
Aman tanıdım demeyin sakın hiç kimse için!
Tanıdım dedikleriniz en çok yaralıyor ve yanıltıyor;
Ve onlardan geriye sadece VEFASIZLIK kalıyor payınıza!



     Hani yaşarsın da yaşıyor muyum hissine kapılıverirsiniz bir an… Sığınacak bir kalp ararsınız ve aradığınıza bir türlü uğrayamazsınız! İçinizde bir şeyler yıkılır ve siz çıkıp da o yıkılışı durduramazsınız! Durduramadığınızın altında kalırsınız!

     Dahası bu ne ilk yılışınızdır ne de son olacaktır! Siz, son olmayacağını bilmenin yangınıyla daha bir kuvvetle yanarsınız! Ateşler arasında yanarken her bir hücreniz içinizde ayet ayet yükselir sesiniz! Rabbim eman ver dersiniz! Ne gözyaşlarınız diner ne de içinizdeki yangın biter! Bir ney kadar derindir feryadınız, bir keman kadar içli…

     Bir anlayan beklersiniz, yıkılan yanlarınız için! Duymak istediğiniz sözün kapısında, duymayı beklediğinizden yana bekleyiş sancılarıyla kıvranırken; siz olmadık sizler içinde eriyip tükenirsiniz de hiç kimse görmez tükenişinizi ve kimseler saramaz tükenmişliğinizi!
Çünkü zor gelir kimine bir yaraya dokunmak! Bir gönlü avutmak! Bir kedere sıcacık bir gülümseyiş olmak! Ve siz yanarken yangınlar içinde aykırı gelirsiniz tanıyorum dediklerinize bile! Zordur bir kalbin sizi tamamen hakkıyla sarması! Kuşatması, yar olması, can olması, dost olması! Kaldırım köşelerinde kıvranırken yahut bir bankın yalnızlığına yangınınızla kurulurken zordur birinin sizin boşluğunuzu avutması! Ama hiç de yabancı değilizdir bu duyguya! Bu duygunun kişiye özgeliği yok çünkü!
Ömrün yapraklarından savrulurken varlığımız, biz yaşlanırken ve dünya her gün yeniden yenilenirken rastlamak mümkündür aynı sancıyı taşıyan yangın vurgunlarıyla!

     Bir gün bu yangın sizin payınızdır öteki gün bir başkasının! Ama yangını çeken bilir sınayışı zordur; külfeti ağırdır, varlığı sancılıdır! Ne biteceğinin garantisi vardır yanarken ne de yangınsız olsaydınız mutlu olacağınızın kesinliği! Çünkü yangınlara gebe kaldığınızda anlarsınız sevenlerinizi! Acı olan da budur ya! Siz yangın ile imtihanda iken sınanır eşleriniz, sevgilileriniz, anneleriniz, babalarınız, kardeşleriniz, evlatlarınız, komşularınız ve dahası her neyiniz varsa her biri! Tam da o yangının en koyu anında anlarsınız ne çok sevildiğinizi yahut sevilmediğinizi!

     Bugün neden mi tüm bunları yazıyorum! Bir yangının içinde buram buram tütüyorum! Dahası ben yanarken kendi içimde bir başkasının yangınına dokunuyorum! Dayanamıyorum diyor, oysaki dayanmaktan başka çaresi yok! Benim de yok! Bir yangın bazen yoksulluğun acizliği, bazen bir sevdiğinizin ölümü, kimi zaman bir ihanetin kirliliği, bazı zaman karşıdaki her hangi birinin sizi anlamadan sarf ettiği sözcüklerin bedeli, bazı anlar bir sevgilinin sevgili olamadığını görmenizden içinize kalan anların titreyişi… Yangının tek bir adı yok yani! Tek bir adı olmadığı gibi tek bir bedeli de yok… Ama tek bir kapısı var! O da Mevla! Yok, ondan ötesi anlamaz sizi, dokunmaz acılarınıza koşulsuzca, öpmez acıyan yanlarınızdan, vermez size kendinden karşılıksızca… Bir adım bile ötenizde değildir; siz yanarsınız; o yanar! Çünkü O kalbi kırıklarla olma vaadindedir!

     Bugün bir yüreğin aşk dolu yangınına dokundum! Dedi ki umudum var! Belli ki umuda dair bir söz bekliyordu yangının içinde, acısına yangınsız dokunamadım… Yetmedi bir başaksının abla insanlar ne tuhaf sözlerini işittim… Ona boş ver derken içimden; insanlar beni de acıtıyor diye haykırdım!

     Ben Havva’nın yazgısıyla var olan bir kadındım! Tüm diğer kadınlar gibi… Yasaklara dokunmak yazgısındaydık ve âdeme muhtaçtık… Tüm âdemlerin Havvalarla sınanacağı gibi… Ne biz yangından uzaktık ne de onlar… İşte bu yazgının yarasıyla kametteydik! En ağırı ne diye düşündüm yangınımın içinde; hangi yangın daha külfetsiz? Ben mi daha az acıyorum şuan, yoksa diğer yangın vurgunları mı? Ve sonunda anladım herkesin acısı kendine büyük! Karanlık geldi ve kalbime dokundu!

Karanlıktan çok korktum! Korku indi kalbimin üzerine, kalbimin içine oturdu! Yangınımdan sayfalar çevirdim hüzün yalınlığıyla! Bir aşk acısının içlenmesine dokundum ateşi yaktı, bir açlığın kokusunu çektim içime boşluğu soğuktu, bir sevilenin toprak oluşunu anımsadım büyük ve kasvetli bir aciziyetliğin sarhoşluğuydu içimdeki ve en sonunda bir dosttun, dost olmadığını gördüğüm an’a geldim işte bu en acısıydı! Ve korkumla yangınım savaşır oldu bir anda! Hangisi beni tüketecek diye beklerken; bir rüyadan kalbime inen serinlik kadar güzel bir varlığa takıldı gözüm!

     En çok o anlasın beni istedim o anda! O dokunsun ve bana dost olsun! Ferahlatsın içimin kayıp odalarını! Yanımda olmasına da gerek yoktu üstelik yanımda olduğunu söyleseydi yeterdi ama söylemedi! Beni anlamadı… Benim ona kendimi anlatamadığım gibi! En acısı da şu oluyor ki tüm bu yazdıklarım ne nokta koymama yetecek kadar yetti beni ve tüm yangında olanları anlatmaya ne de yangınlar söndü bir salise de olsa!

     Şimdi ben ateş ile yanan, su ile dolanan bir varlığın için için eriyen arayışta sesiyim!
Sesime kulak ver; içim acıyor! Yangınım büyük ve çok dertliyim! Ne olur tahammülsüzlüğüm olmayın ve bana bir tutam da olsa vefa verin!




Bookmark and Share
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol