Eda Bildek1

[3 Nisan 2011 Pazar]
MERHABA
Kalbin gülümseyişi için,Bir kalbe nefes olmak için,
Tertemiz bir niyetle ve içten bir yürekle,
Bir “merhaba” demek yeter,
Bir gönlü gülümsetmeye!
…
Ben şimdilerde, hayat ve ölüm arasında bir can ne hissederse onu hissetmekteyim. Kalp mühürlü, dil düğümlü, gözler dolu dolu bir soluk aramaktayım! Ben, yani modern çağımızın ruhsuz, sevgisiz ve yüzeysel yaşanılan tüm anlarının manasını kavramakta zorlanan kalbimin; samimiyeti, vefayı arıyor olmasından hoşlanan çocuğu…
Benim, hani o hepinizin içinde biraz kalan candan çocukluğunuz.
Eskimiş albümlerin içerisinde telaşla hatırlanmayı bekleyen, sevgiden başka arayışı olmayan yanınız. Her şeyin hayatla birlikte değişmesinin ardında buğulu gözlerle değişmeden size bakan çocukluğunuz! Bedeniniz büyüdükçe ben kalbinizde küçüldüm, ben küçüldükçe hayat denilen menzil gittikçe sevgisiz ve maddesel kargaşalara dönüştü. İşte ben, bu kirlilikte sizin temiz yüzünüz! Büyük bir heyecanla yeniden büyümüş bedenlerinizin içinde kalbinize, yani bana, çocuk olan yanınıza dokunmanızı bekliyorum.
Sessizlikte. Eylemsizlikte…
Ayağa kalkmanızı ve önce kalbinizde sevgiyle bekleyen yüzünüze dokunmanızı bekliyorum.
Ruhumda coşmayı bekleyen duyguların sarhoşluğu, gözümde ötelerden yansıyan nurun aydınlığı, sol yanımda bir sızı, sağ avucumda hayata canını teslim etmiş bir kelebek.
Dudaklarımda ince bir ah! İşte şimdi önünüzde, kor, alev ve ateş…
Her şey özümde güzel olan şeyleri ertelememle başladı. Oysa büyümek denen duygu hırsımı okşuyordu! Daha çok para, daha çok mevki, daha fazla kim bana yarar? Ben bu yanımın peşinden büyürken, kalp ölü bir şehzadeye döndü! İçimde çocuk olan yanım küçülünce, sevgimi, vefakâr olan yanımı ve en nihayetinde tüm ruhumu dünya kapladı! Ve dışımda samimi olan hiçbir şey kalmadı…
Ey okuyucu;
Sözcüklerin içinden sana, yüreğine dökülen ben, hepimizin zaman zaman hatırladığı ama büyüdükçe çoğu kez unuttuğu çocuk olan yanımız… Yani ben; birinci tekil şahıs iken, bir metin ile hepimizin içinde unutulan çocuk olan yanımızı kucaklayarak; hepimizin benlerine dönüşüyorum…
Önce içimize kulak verelim, içimizdeki masum çocuğu okşayalım. Sonra dışımızdaki dünya güzelleşsin diye, içimizdeki güzel çocukla el ele verelim!
Ey okuyucu;
Bazen küçük bir söz yeter büyük bir aydınlık olmaya, tek bir adım kâfidir milyonları kucaklamaya! Hiçbir kilitli kapı yoktur ki güzel, içten bir söz ile açılmayan yahut bir olmazı olduramayan!
Okuyucu;
Şimdi senin, benim ve diğerlerinin içindeki ben birleşsin,
Sıcacık ve içten bir merhaba desin! Yeni doğan güneşe, sokaktaki kediye, köşe başındaki simitçiye, bize gülen ve gülmeyen herkese… Desin ki bir “merhaba” ve bu merhaba umut olsun soğuyan kalplerimize!
Kalbin gülümseyişi için, ruh ve gönül seyran olsun diye bir merhaba yeter...
NUN ve SAD hakkı için ey okuyucu, ALLAH aşkı ile bir merhaba dökülsün yüreğinden yeter!
Şimdi tüm kalbimle ilk “MERHABA” BENDEN SİZE…
![]() |
